MUTLAKA OKUNMASI GEREKEN TÜRK EDEBİYATI KLASİKLERİ
Edebiyat düşkünlerinin bile zaman zaman yaşadığı bir durum vardır. Şimdiye kadar yüzlerce roman okumuştur ama Türk Edebiyatı’nın mihenk taşı olan ilk romanlardan kimini gözden kaçırmıştır. Eğer sizin de edebiyatımızın klasiklerinden kaçırdıklarınız varsa ilk fırsatta yapılacaklar listesine almalısınız. Hatta listeniz için önce bizim sıraladıklarımıza göz atabilirsiniz.
Peyami Safa’nın en ünlü romanı olan 1930 basım tarihli Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nun ana karakteri, dizindeki kemik veremi hastalığı ile hayatını idame ettiren ve tedavi ettirmenin yollarını arayan 15 yaşındaki bir çocuktur. Kitapta karakterin ismi Hasta Çocuk diye geçer ve çocukluktan gençliğe uzanan hikâyesinde, yaşadığı kalp kıpırtısı ve kırgınlığına da yer verilir. Peyami Safa’nın kendi çocukluğundan izler taşıması nedeniyle otobiyografik roman özelliği taşır.
İlk kez 1932 yılında basılan Yaban’da hikâye İç Anadolu’nun bir köyünde geçse de ana karakter bir paşanın oğlu olan İstanbullu Ahmet Celal’dir. Birinci Dünya Savaşı sırasında kolunu kaybedince Porsuk Çayı yakınlarındaki köye yerleşen genç adamın yaşadıklarını ve Anadolu insanı hakkındaki gözlemlerini okuyacağınız kitap Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun en ünlü romanıdır.
Halide Edib Adıvar’ın çok sayıda yabancı dile de çevrilen 1936 çıkışlı romanı Sinekli Bakkal’da hikâye II. Abdülhamid döneminde geçer. Ana karakterler Aksaray’ın Sinekli Bakkal mahallesinde yaşayan Emine ve Tevfik ile sonradan olacak kızları Rabia’dır. Halide Edib, buluşma ve ayrılıklarla dolu olan bu hikâye içinde, o dönemin sosyokültürel yaşantısına ilişkin bilgileri de okuyucusuna tüm detaylarıyla aktarır.
1837 yılında Osmanlıca olarak basılan Mai ve Siyah, Cumhuriyet’ten sonra Halit Ziya Uşaklıgil tarafından yeni harflerle tekrar kaleme alınmıştır. Romanın ana kahramanı şair Ahmet Celil’dir. Konunun özünü ise hem yaşadığı tek taraflı aşkta hem de edebiyat ve basın dünyasında kurduğu hayaller ve başına gelen hayal kırıklıkları oluşturur. Arapça kökenli mai kelimesi “mavi” anlamına gelmektedir.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ilk romanı Huzur’un ana karakterleri Mümtaz ile onun çevresindeki Nuran, Suat ve İhsan’dır. Kadın-erkek ilişkilerinin ve devamında toplumsal ilişkilerin psikolojik saptamalarla aktarıldığı hikâye İstanbul’da geçmektedir. II. Dünya Savaşı’nın hemen öncesine denk düşen zaman diliminde İstanbul’a dair pek çok somut detay da göze çarpar.
İlk basımı 1912 yılında Osmanlıca olarak yapılan Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç aynı dönemin İstanbul’unda geçer. Hüseyin Rahmi Gürpınar kurguyu, 1910 yılında Halley Kuyruklu Yıldızı’nın dünyaya çarpacağı iddiası üzerine kurmuş, toplumun evlilik anlayışı başta olmak üzere kimi sosyal problemleri ana karakter İrfan Galip eşliğinde ve mizahi bir üslupla okuyucuya aktarmıştır.
Recaizade Mahmut Ekrem, Tanzimat Dönemi’ndeki aydın çevresini eleştirdiği romanı Araba Sevdası’nda o dönemin bir aydını olarak kendine de eleştiri getirmiştir. 1898 yılında Osmanlıca ve 1940 yılında ilk kez yeni harflerle basılan kitap bu haliyle Türk Edebiyatı’nda ilk gerçekçi roman olma özelliği taşır. Paşa oğlu Bihruz Bey ve platonik aşkı etrafında gelişen olaylarsa romanın kurgu kısmıdır.
1,877 okunma