Yukarı
Halkbank Kültür ve Yaşam
fade
22946
post-template-default,single,single-post,postid-22946,single-format-standard,eltd-core-1.1.1,flow-ver-1.4,,eltd-smooth-page-transitions,ajax,eltd-blog-installed,page-template-blog-standard,eltd-header-standard,eltd-fixed-on-scroll,eltd-default-mobile-header,eltd-sticky-up-mobile-header,eltd-menu-item-first-level-bg-color,eltd-dropdown-default,wpb-js-composer js-comp-ver-5.4.7,vc_responsive

İSTANBUL’UN EN ESKİ SARAYLARINDAN: TEKFUR

Ülkemizin hatta dünyanın dört bir yanından, tarihi ve kültürel değeri yüksek yapıları karşınıza getirmeye devam ediyoruz. Şimdi de Fatih ilçesinin Edirnekapı semtinde, önemli bir kültürel miras olarak ayakta duran Tekfur Sarayı’ndayız.

Bizans imparatorlarını ağırlayan Yüksek Saray…

Blaherne Sarayı, Bizans döneminde 500’lü yıllarda inşa edilen ve imparatorluk ikametgâhı olan büyük bir saray kompleksiydi, fakat günümüze kadar ulaşmayı başaramadı. Tekfur Sarayı’nın, bu kompleksin bir parçası olduğu düşünülmekte ve Bizans mimarisinin önemli taşıyıcılarından biri olduğu kabul edilmektedir. 13. yüzyıl sonları ile 14. yüzyıl başlarında inşa edilen Tekfur Sarayı, bulunduğu konumdan dolayı bazı kaynaklarda “Yüksek Saray” ifadesiyle de tanımlanmıştır. Saray duvarlarının farklı mimari özellikler sergilemesi, birinci ve ikinci katının farklı dönemlerde yapıldığını düşündürmektedir.

Tekfur, aslında yöneticilere verilen bir unvan…

Taç taşıyan anlamındaki takavor kelimesi, dilimize geçtiği haliyle tekfur, Bizans döneminde vali düzeyindeki yöneticilere verilen unvan iken, Osmanlı döneminde Hıristiyan yöneticiler için kullanılan unvandı. Bizans İmparatorluğu yıkılana kadar varlıklarını koruyan tekfurlardan Osmanlılar ile yakın iletişimde olanlar, hatta evlilik yoluyla akrabalık bağı kuranlar da olmuştu. Tekfur Sarayı’nın ise 17. yüzyıldan itibaren bu isimle anılmaya başlandığı bilinmektedir. İstanbul’un fethedilmesiyle Osmanlı idaresine giren Tekfur, bu dönemde imparatorluk ikametgâhı olarak kullanılmamıştır.

Çini atölyesi olarak kullanılan bir saray…

15. ve 16. yüzyıllarda farklı işlevler gören Tekfur Sarayı’nın, 18. yüzyılın ortalarına doğru Sadrazam İbrahim Paşa’nın kararıyla avlusuna fırınlar, değirmenler yaptırılmış ve İznikli ustaların işlettiği bir çini atölyesine dönüştürülmüştü. Hatta burada yapılan çiniler III. Ahmet Çeşmesi’nde, Kasım Paşa Camii’nde ve Hekimoğlu Ali Paşa Camii’nde kullanılmıştır. Sonraki yüzyılda ise sarayın bir bölümü cam fabrikası olarak kullanılmış ve bu faaliyet 1955 yılına kadar sürmüştür. Daha sonra Ayasofya Müzesi Müdürlüğü’ne bağlanan tarihi mekân günümüzde İBB’ye bağlı bir müze olarak hizmet vermektedir.

Kaşıkçı Elması’nın bulunduğu yer de burası…

Günümüzde Topkapı Sarayı’nda sergilenmekte olan Kaşıkçı Elması’nın, 1955 yılından sonra çeşitli tadilatlardan geçen Tekfur Sarayı’nda bulunduğu rivayet edilir. 2005-2014 yılları arasında büyük bir restorasyondan geçirilen Tekfur, hafta içi ve pazar günleri sabah 9 ile akşam 6 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor, cumartesi günleri ise öğleden sonra 4’e kadar ziyarete açık durumda.

 4,301 okunma

Derya Ülkar