Uygarlık Tarihimize Yolculuk: 8 Madde ile Arkeoloji Müzesi
Bu listemizde eser zenginliği bakımından dünyanın en büyük müzeleri arasında gösterilen İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne götüreceğiz sizi… Yapının çoğul olarak ifade edilme nedeni tarihi yarımadadaki adresinde üç müzenin yan yana bulunması: Arkeoloji Müzesi, Çinili Köşk ve Eski Şark Eserleri Müzesi… Ve işte 8 maddelik gezi rotamız!
Çinili Köşk
Çinili Köşk, en nadide Türk çini ve seramik eserlerinin sergilendiği, İstanbul Arkeoloji Müzeleri içindeki en eski yapıdır ama tarihçesi müze olarak başlamaz. Arkeolojik eserlerin toplandığı Aya İrini Kilisesi’ndeki mekânın yetmemesi üzerine, daha önce Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmış olan yapı 1880 yılında müze olarak açılır.
Şark Eserleri Müzesi
Eski Şark Eserleri Müzesi ise 1883 yılında Güzel Sanatlar Akademisi olarak Osman Hamdi Bey tarafından yaptırılmış, okul 1917 yılında başka bir binaya taşınınca Yakın Doğu’ya ait eserlerin sergilenmesi için müzeye dönüştürülmüştür.
Arkeoloji Müzesi – Ana Bina
İstanbul Arkeoloji Müzeleri içindeki ana bina ise Arkeoloji Müzesi olarak adlandırılan yapıdır. İçinde sergilenen eşsiz nitelikteki eserler arasında, Lübnan’ın Sayda şehrinde yapılan kazılarda keşfedilen lahitler bulunmaktadır. Ve müzenin yapılma nedeni de işte bu eserlerdir.
Lübnan’da bulunan lahitler
1888 yılındaki Krallar Nekropolü Kazıları’nda bulunan lahitlerin sergilenmesi için bir yapı gerekmiş, Osman Hamdi Bey’in önderliğinde o zamanki adı ile Müze-i Hümayun yani İmparatorluk Müzesi kurulmuştur, 1891 yılında ziyarete açılan müze, Şark Eserleri Müzesi’ni de yapan Fransız mimar Alexandre Vallaury tarafından inşa edilmiştir.
Osman Hamdi Bey
Osmanlı İmparatorluğu’nun o dönem hâkim olduğu geniş topraklarda keşfedilen ve yüzlerce farklı medeniyetin izini taşıyan eserler İstanbul şehrindeki bir müzede bir araya gelebilmiştir. Bunda, kuruluşundan itibaren müzenin 29 yıl boyunca müdürlüğünü yapan, arkeolog olarak kazılara bizzat katılan ressam Osman Hamdi Bey’in rolü büyüktür.
Kadeş Antlaşması Tableti
Dünyada mutlaka görülmesi gereken bazı eserler vardır, işte İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki Kadeş Antlaşması tableti bunlardan sadece bir tanesidir. Şimdiye kadar kaydı bulunmuş en eski antlaşma olan Kadeş, Mısır ve Hitit kralları arasında 13. yüzyıl ortalarında Kadeş Savaşı’nı sonlandırmak için yapılan antlaşmadır. Barışı simgeleyen bu kil tablet, Hitit İmparatorluğu’nun başkenti olan Hattuşa’da yani Çorum Boğazköy’de yapılan kazılar sonucu bulunmuştur.
Sidamara Lahdi
İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki paha biçilmez eserlerden biri de Sidamara Lahdi’dir. Ereğli’de bulunan eser o kadar heybetlidir ki Konya demir yoluna ancak 40 manda ile getirilebilir, oradan da trenin vagonunda yapılan düzenlemelerle İstanbul’a nakledilir. MS 3. yüzyıla ait olan lahdin üzerindeki kabartma heykeller ile yapılan betimlemeler de oldukça ilgi çekicidir.
İştar Kapısı – Çivi yazısı ile yazılmış Aşk Şiiri Tableti
İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde Paleolitik, Neolitik, Kalkolitik, Bronz Çağı, Helen, Roma ve Bizans dönemlerine ait bir milyona yaklaşan sayıda eser sergilenmekte… Hammurabi Kanunları tableti, üzerinde çivi yazısı ile ilk aşk şiirini saklayan tablet, Babil İmparatorluğu zamanında yaptırılan kent giriş kapısı ve daha niceleri… Bu eşsiz müze 1993 yılında “Avrupa Konseyi Müze Ödülü”nü almıştır.
1,833 okunma