Yukarı
Halkbank Kültür ve Yaşam
fade
31264
post-template-default,single,single-post,postid-31264,single-format-standard,eltd-core-1.1.1,flow-ver-1.4,,eltd-smooth-page-transitions,ajax,eltd-blog-installed,page-template-blog-standard,eltd-header-standard,eltd-fixed-on-scroll,eltd-default-mobile-header,eltd-sticky-up-mobile-header,eltd-menu-item-first-level-bg-color,eltd-dropdown-default,wpb-js-composer js-comp-ver-5.4.7,vc_responsive

SESSİZ FİLMLERDEN DİJİTAL ÇAĞA DUBLAJIN TARİHİ

Dublaj, yani bir yapımın orijinal seslendirmesinin başka bir dilde veya farklı bir ses formatında yeniden kaydedilmesi, sinema ve televizyon tarihinin önemli tekniklerden biridir. Sesli sinemanın ortaya çıkışıyla gelişmeye başlayan bu teknik, başlangıçta farklı dillerdeki izleyicilere ulaşmayı amaçlarken, zamanla yalnızca çeviri değil, kültürel uyarlama açısından da önemli bir rol üstlenmiştir. Sessiz sinema döneminden günümüzün yapay zekâ destekli seslendirmelerine kadar uzanan bu süreci yazımızda ele aldık.

1#

Dublaj; bir film, dizi, belgesel veya animasyonun orijinal seslerinin, farklı bir dilde ya da formatta yeniden kaydedilmesi işlemidir. Profesyonel dublaj süreci birkaç aşamadan oluşur ve oldukça teknik bir çalışma gerektirir. İlk adım, orijinal diyalogların anlamı büyük ölçüde korunacak şekilde hedef dile çevrilmesidir. Ancak yalnızca çeviri yeterli değildir. Senaryo, karakterlerin dudak hareketlerine (lip-sync) uyum sağlayacak şekilde özel olarak adaptasyon sürecinden geçirilir. Bu süreçte bazı kelimeler, dudak hareketlerine daha iyi uyum sağlayan ifadelerle değiştirilir. Örneğin İngilizce “what?” kelimesi doğrudan “ne?” olarak çevrilebilir; ancak dudak uyumu açısından bazen “ne dedin?” gibi daha uzun bir versiyon tercih edilebilir.

2#

Dublaj yönetmeni, karakterlerin kişiliklerine ve tonlamalarına en uygun ses sanatçılarını seçer. Ses sanatçıları ise diyalogları, karakterin hareketlerine ve duygularına uygun şekilde seslendirir. Bu süreçte sanatçı, karakterin sahnedeki jest ve mimiklerini izleyerek performansını şekillendirir. Dublaj kaydı tamamlandıktan sonra karakterin sesi; arka plan müziği ve ses efektleriyle dengelenerek son hâline getirilir. Peki, bu kadar teknik ayrıntı barındıran dublaj sanatı nasıl ortaya çıkmıştır?

3#

“Sessiz Sinema Dönemi”, yani 1890’lardan 1920’li yıllara kadar olan süreçte, dublaj kavramı henüz yoktu. Filmler, genellikle yerel anlatıcılar ya da canlı orkestralar eşliğinde izleyiciye sunulurdu. Diyalog yerine ara yazılar (alt yazı panoları) kullanılır ve bu yazılar her ülkenin diline göre değiştirilirdi. 1927 yılında sinema dünyası, konuşmaların senkronize biçimde duyulduğu ilk uzun metraj sesli film olan “The Jazz Singer” ile bir dönüm noktasına ulaştı. Ancak bu yeni teknoloji, filmlerin farklı ülkelerde nasıl gösterileceği sorusunu da beraberinde getirdi. 1927-1929 yılları arasında stüdyolar, bu soruna çözüm olarak aynı filmin farklı oyuncularla farklı dillerde versiyonlarını çekmeye başladı. Ancak bu yöntem hem çok maliyetli hem de oldukça zahmetliydi. İşte tam bu noktada, daha pratik ve ekonomik bir çözüm gündeme geldi: Dublaj.

4#

1929 yılına gelindiğinde, Hollywood stüdyoları bazı filmleri dublaj yoluyla farklı dillere çevirmeye başladı. “Rio Rita” ve “The Love Parade”, bu tekniğin ilk örnekleri arasında yer aldı. Oyuncuların orijinal sesleri, stüdyolarda başka dillerde kaydedilen seslerle değiştirilerek dublaj yapıldı. Dublaj, bu sayede sinema sektörünün küreselleşmesinin de önünü açtı. Türkiye’de ise “Sesli Sinema Dönemi”, Muhsin Ertuğrul’un yönettiği 1931 yapımı “İstanbul Sokaklarında” filmi ile başladı. Özellikle İstanbul’da kurulan stüdyolarda hem yerli hem de yabancı filmler için seslendirme çalışmaları yapıldı. Tiyatro sanatçılarının yoğun olarak seslendirme yaptığı bu dönemde, dublaj giderek profesyonelleşti ve bir meslek hâline geldi.

5#

1930’lardan itibaren ses mühendisliği ve kayıt teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte, dublaj sanatı daha başarılı ve gerçekçi bir hâl almaya başlar. Özellikle Avrupa ülkelerinde, aktörlerin dudak hareketleriyle eş zamanlı çeviri yapılan yöntemler benimsenir. Başta ülkemiz olmak üzere Almanya, Fransa ve İtalya gibi ülkeler, alt yazı yerine dublajı tercih etmeye başlar. Hollywood’un küreselleşmesiyle birlikte stüdyolar, profesyonel dublaj sanatçılarından oluşan ekipler kurar. 1950’li yıllardan itibaren ise daha özenli ve yüksek kaliteli dublaj çalışmaları yapılır. Dublaj sanatçıları ile ses mühendisi ekipleri, profesyonel stüdyolar bünyesinde bir araya getirilir ve dublaj sanatı, pek çok ülkede profesyonel bir iş alanına dönüşür.

6#

1970’lerden sonra televizyonun yaygınlaşmasıyla birlikte dublaj artık sadece sinema filmleri için değil; televizyon dizileri, çocuk programları ve reklamlar için de temel bir teknik hâline gelir. Özellikle Latin Amerika, Avrupa ve Asya’da dublaj sektörü büyük bir endüstriye dönüşür. Bu dönemdeki teknolojik gelişmeler, dublajın daha doğal, kaliteli ve gerçekçi yapılmasını mümkün kılar. Gelişen ses senkronizasyon teknikleri sayesinde dublajın, oyuncuların dudak hareketleriyle daha uyumlu olması sağlanır. 1980’li yıllardan itibaren Japon animelerinin dünya genelinde yükselişe geçmesi, dublajın küresel etkisini daha da artırır. Bu animelerin farklı dillerdeki izleyicilere ulaşmasında dublaj önemli bir rol üstlenir. Örneğin “Dragon Ball Z” gibi popüler yapımlar, özellikle Amerika’da geniş bir izleyici kitlesi edinir.

7#

2000’li yıllarla birlikte bilgisayar destekli ses düzenleme, yapay zekâ ile dudak senkronizasyonu ve yüksek kaliteli mikrofon teknolojileri, dublajı çok daha profesyonel bir seviyeye taşımıştır. Ses efektleri, ses temizleme ve otomatik senkronizasyon gibi teknikler, dublaj sanatçılarının işini hem kolaylaştırmış hem de daha gerçekçi sonuçlar alınmasını sağlamıştır. Yapay zekâ destekli seslendirme teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte, yerelleştirilmiş içeriklerin izlenme oranları da dünya genelinde artmıştır. Günümüzde yapay zekâ, oyuncuların seslerini taklit edip seslendirme sürecini kısmen otomatikleştirmeye başlamıştır. Sonuç olarak dublaj, yalnızca bir çeviri yöntemi değil; oyunculuğun, teknolojinin ve kültürel uyarlamanın birleşiminden doğan bir sanat formu hâline gelmiştir. Sessiz filmlerden yapay zekâ destekli dublaj teknolojilerine uzanan bu yolculuk, sinemanın evrensel bir dil hâline gelmesinde büyük bir rol oynamaktadır.

 176 okunma

Derya Ülkar