Yukarı
Halkbank Kültür ve Yaşam
fade
30460
post-template-default,single,single-post,postid-30460,single-format-standard,eltd-core-1.1.1,flow-ver-1.4,,eltd-smooth-page-transitions,ajax,eltd-blog-installed,page-template-blog-standard,eltd-header-standard,eltd-fixed-on-scroll,eltd-default-mobile-header,eltd-sticky-up-mobile-header,eltd-menu-item-first-level-bg-color,eltd-dropdown-default,wpb-js-composer js-comp-ver-5.4.7,vc_responsive

GÖKYÜZÜNÜ FETHEDEN HÜKÜMDAR ULUĞ BEY

Türk-Moğol kökenli bir hanedanlık tarafından yönetilen Timur İmparatorluğu’nun hükümdarlarından Uluğ Bey, sadece hükümdarlığıyla değil, aynı zamanda bilimsel çalışmalarıyla da tarihe geçmiştir. Bilim ve astronomi alanında derin izler bırakmış bir bilgin olarak Ay’daki bir kratere ismi verilmiştir. Semerkant’ta inşa ettirdiği rasathane ve hazırladığı “Zîc-i Uluğ Bey” adlı eseri ile gökyüzü haritalarına ve bilim dünyasına öncülük eden Uluğ Bey’in hayatını ve bilime katkılarını yazımızda derledik.

1#

1394 yılında Azerbaycan’ın güneyindeki Sultaniye kentinde dünyaya gelen Timur İmparatorluğu’nun dördüncü sultanı, Türk matematikçi ve astronomi bilgini Uluğ Bey’in babası İmparator Timur’un küçük oğlu Şâhruh, annesi Gevher Şad’dır. Tam adı Mirza Muhammed Taragay bin Şâhruh olan büyük Türk-İslam bilgini, matematikçi, astronom ve Timur İmparatorluğu’nun önemli bir hükümdarıydı. Timur’un en sevdiği torunu olan Uluğ Bey, çocukluk yıllarında iyi bir eğitim almış; matematik, astronomi, tarih ve edebiyat gibi alanlarda büyük bilgi birikimi kazanmıştır. Genç yaşta dedesi Timur’un seferlerine katılarak imparatorluk yönetimine dair tecrübe kazanmış, devlet idaresindeki sorumluluklarını öğrenmiştir.

2#

Uluğ Bey, dönemin kültürel ve entelektüel merkezi olan Timur İmparatorluğu’nun başkentlerinden Semerkant’ta yetişmiştir. Küçük yaşlardan itibaren matematik, astronomi, bilim ve felsefe eğitimi alarak geniş bir entelektüel birikim kazanmıştır. Babası Şâhruh tarafından 1409 yılında Maveraünnehir valisi olarak görevlendirilmesi, onun bilimsel çalışmalarını daha da derinleştirmesine ve Semerkant’ı bir ilim merkezi hâline getirmesine zemin hazırlamıştır.

3#

O dönemde Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ı kapsayan Maveraünnehir, İslam uygarlığının en gelişmiş bölgelerinden biriydi. Özellikle Semerkant ve Buhara, dönemin en önemli kültür ve bilim merkezleri arasında yer alıyordu. Timur İmparatorluğu Dönemi’nde ekonomik ve kültürel gelişimi hızlanan Maveraünnehir şehirleri, 15. yüzyılın başlarından itibaren Timur hükümdarı Şâhruh ve Uluğ Bey’in izlediği politikalarla altın çağını yaşadı. Başta Semerkant olmak üzere bu bölgede inşa edilen çok sayıda camii, medrese, han, hamam ve sarayların arasında Uluğ Bey Medresesi önemli bir yere sahiptir.

4#

Dinî ilimlerle birlikte diğer ilimlerin de okutulduğu medresede, dönemin bilim insanları hem ders vermiş hem de aritmetik, cebir, geometri ve astronomi alanında eser ve buluşlar üzerine çalışmıştır. Uluğ Bey, dönemin ünlü astronomları Ali Kuşçu, Kadızâde-i Rûmî, Gıyâsüddîn Cemşid el-Kâşi gibi İslam dünyasının en başarılı âlimlerini, sanat ve edebiyatçılarını kurduğu medreseye davet ederek, çalışmalarını gerçekleştirebilmeleri için gerekli olan tüm imkânları sağlayarak, Semerkant’ı bilim ve kültürün merkezi hâline getirmiştir.

5#

Uluğ Bey’in en büyük katkılarından biri 1421 yılında inşa ettirdiği rasathanedir. Bu rasathane, sadece İslam dünyasının değil, dönemin en gelişmiş gözlemevlerinden biri olmuştur. Bursalı astronom Kadızâde-i Rûmî’nin yönetiminde faaliyet gösteren rasathane, teleskop icat edilene kadar tüm dünyada astronomiye yön veren çalışmaların yürütüldüğü bir bilim merkezi hâline gelmiştir. Burada Güneş, Ay, çıplak gözle görülebilen beş gezegen ve yıldızlara dair kapsamlı gözlemler gerçekleştirilmiş; bu gök cisimlerinin konumları ve hareketleri titizlikle tablolar hâlinde kaydedilmiştir. O döneme kadar hazırlanan gökyüzü katalogları yeniden düzenlenmiş, Güneş ve Ay tutulmalarına dair önemli veriler elde edilmiş, takvimler hazırlanmış ve şehirlerle bölgelere ait coğrafi koordinatlar hassas bir şekilde hesaplanmıştır.

6#

13. yüzyılın önde gelen astronomu, matematikçisi ve filozofu olan, Kopernik ve Kepler gibi batılı astronomları etkilemiş, Nasîrüddîn-i Tûsî tarafından yazılan ve dönemin en önemli astronomi eserlerinden olan “Zîc-i İlḫânî” kitabında gördüğü ölçüm hatalarını ve eksiklikleri düzeltecek kadar bir yetkinliğe ulaşan Uluğ Bey, Kur’an-ı Kerim’i yedi kıraat üzere okuyacak kadar kıraat ilmine de hâkimdir.

 

40 yıl süren başarılı devlet yöneticiliğinin yanı sıra, çağının ötesinde bir matematikçi ve astronom olarak kabul edilen Uluğ Bey, 1437-1440 yılları arasında tamamlanan ve rasathanesindeki gözlemlerin sonuçlarını içeren “Zîc-i Uluğ Bey” adlı eseriyle bilim dünyasına önemli bir miras bırakmıştır. Farsça kaleme alınan bu eser, daha sonra Arapça, Türkçe ve Avrupa dillerine çevrilmiş ve yüzyıllar boyunca temel bir astronomi kaynağı olarak kullanılmıştır. İçindeki bazı bilgiler zamanla geçerliliğini yitirse de pek çok gök bilimsel veri günümüzde hâlâ ders kitaplarında yer almaktadır.

7#

Babası Şâhruh’un vefatının ardından Timur İmparatorluğu’nun başına geçen Uluğ Bey, hükümdarlığı boyunca adalet ve refahı sağlamaya çalışırken bilimsel ve kültürel gelişmelere de büyük önem vermiştir. Özellikle Semerkant’ta kurduğu rasathane ve hazırlattığı Zîc-i Uluğ Bey adlı astronomi cetveli, gök bilimine yaptığı en değerli katkılar arasında yer alır. Uluğ Bey’in astronomiye olan katkıları, modern bilim çevreleri tarafından da unutulmamış ve 1830 yılında Alman astronom Johann Heinrich von Mädler tarafından Ay’ın kuzeybatısında bulunan bir kratere Uluğ Bey’in adı verilmiştir. Bu onurlandırma, Uluğ Bey’in yalnızca büyük bir hükümdar değil, aynı zamanda bilim dünyasına yön veren bir bilgin olarak da tarih sahnesindeki eşsiz yerini ebedîleştirmiştir.

 512 okunma

Derya Ülkar