TÜRK DÖNERİNİN AVRUPA’DAKİ BAŞARISI
Döner sadece Türkiye’nin değil, dünya mutfağının da vazgeçilmez lezzetlerinden biri. Özellikle Avrupa’da hızlı ve lezzetli yemek seçenekleri arasında kendine sağlam bir yer edindi. Dönerin Avrupa’daki yükselişi ise göç hareketleri, kültürel etkileşimler ve değişen tüketici alışkanlıkları gibi birçok faktörle şekillendi. İkinci Dünya Savaşı sonrasında büyüme sürecine giren Alman ekonomisinin iş gücü ihtiyacını karşılamak için Türkiye’den göç eden işçiler sayesinde Avrupa’nın birçok kentinde sevilerek tercih edilen dönerin hikâyesini yazımızda okuyabilirsiniz.
1960’larda Türkiye’den Avrupa’ya işçi göçünün başladığı yıllarda başta Almanya olmak üzere birçok Batı Avrupa ülkesine göç eden Türk işçiler, yanlarında kendi mutfak kültürlerini de götürür, döner de bu kültürel unsurlardan biri olarak Avrupa’ya taşınır.
Dönerin Avrupa’daki yolculuğundaki önemli mihenk taşı, 1970’li yıllarda Berlin’de açılan ilk döner dükkânlarıdır. Kadir Nurman, 1972 yılında Berlin’in ünlü Kurfürstendamm Caddesi’ndeki restoranına ekmek arasına döneri koyarak “modern döner”in öncüsü olur. Berlin’de bulunan Avrupa Döner Üreticileri Birliği de ekmek arası dönerin ilk kez 2013’te 80 yaşında ölen Kadir Nurman tarafından servis edildiğini destekleyen açıklamalarda bulunur.
Avrupa’daki göçmen nüfusun özlediği lezzetlerden olan döner, o dönemde hızla popülerleşir ve “gyros” (Yunan), “şavurma” (Arap), “al pastor” (İspanyol) ismiyle farklı ülkelere ait yerel restoranlarında yerini alır. Ancak bu yemeğin Batı Avrupa’da gerçek anlamda yükselişe geçtiği yıllar, 1980’ler ve 1990’lar olur. Türkiye’den giden, Alman sanayisinde çalışmak istemeyen ve yeni bir iş kolunda hayatlarını kurmak isteyen birçok Türk, gıda sektöründe şanslarını dener ve döner restoranları açar.
Döner, Almanya’da hızla popüler olur, kısa sürede diğer Avrupa ülkelerine yayılır ve fast food kültürünün önemli bir parçası haline gelir. Ancak Avrupalıların dönerle tanışması aslında çok daha öncesine dayanır. Türkiye’yi ziyaret eden Avrupalıların aşina olduğu bu lezzeti, 1954 yılında Doğu Almanya şehri olan Potsdam’da Kloster Keller isimli bir lokantanın getirdiğini belirten kaynaklar da vardır. Restoran sahibi Türkiye seyahatlerinde gördüğü ve tadını çok beğendiği döneri kendi lokantasında yapar, bunu da Sovyet Dışişleri Bakanlığı heyetine sunar.
Almanya’daki döner dükkânlarının başarısı, Fransa, Hollanda ve İngiltere gibi ülkelerde de benzer işletmelerin açılmasına ilham olur. Özellikle şehir merkezlerinde ve eğlence hayatının yoğun olduğu bölgelerde döner dükkânları hızla çoğalır.
Avrupa’da Türk göçmen kültürünün bir sembolü haline gelen dönerin zamanla sunumu da kullanılan malzemeleri de farklılaşır. Türkiye’deki ramazan pidesine benzer bir ekmeğin içinde bolca et, marul, domates, salatalığın yanı sıra alışılagelmişin dışında olan beyaz ve kırmızı lahana, beyaz peynir, pepperoni eklenir ve hatta körili, yoğurtlu-mayonezli seçenekler sunulur.
Döner dükkânları, göçmenlerin topluma entegrasyonu ve kültürel etkileşimleri açısından önemli mekânlar olur ve bugün politik diplomasilerden tutun da üzerinde kitaplar yazılan, akademik çalışmalar yapılan bir araştırma konusu haline dönüşür. Dönerin aynı zamanda Avrupa ekonomisine de katkısı vardır. Almanya’da döner sektörü, yıllık milyarlarca avroluk bir pazar değerine sahiptir. Ülkemizde olduğu gibi Almanya’da da en çok yenilen hazır yiyecekler arasında yer alan dönerin günlük tüketimi, Avrupa Döner Üreticileri Birliğinin verilerine göre 600 ton civarındadır. Yıllık cirosunun da 4 milyar avroya ulaştığı önemli bir yemek sektörü haline gelir.
1,127 okunma