CENEVİZLİLERDEN OSMANLI’YA DAMLA SAKIZI
Osmanlı İmparatorluğu’nun en özel lezzetlerinden olan damla sakızı, binlerce yıllık geçmişi ile hem Yunan hem de Arap mutfağının vazgeçilmezleri arasında. Akdeniz ikliminde ve Ege kıyılarında yetişen sakız ağacının değerli bir armağanı olan damla sakızının hikâyesini yazımızda okuyabilirsiniz.
Öncelikle yaz-kış yapraklarını dökmeyen ve yeşil kalan sakız ağacını tanıtmakla başlayalım. Sakız Adası ve Çeşme Yarımadası’nın bazı bölgelerinde yetişen, bodur bir ağaç olan sakız ağacının bir ila dört metreye kadar uzayan boyu vardır ve beş yaşından itibaren sakızını salgılamaya başlar. Ortalama 200 sene yaşayan bu ağacın en verimli olduğu ve en çok sakız ürettiği dönem 40’lı yaşlarına denk gelir.
Sakız ağacı, bahar aylarında çiçeklenmeye başlar. Oldukça dikkat ve zahmet gerektiren damla sakızı üretimi için yaz aylarında önce ağaçlar dikkatlice çizilir ve ardından bu yarıklardan reçinelerin salgılanması beklenir. Ustalık gerektiren çizme işleminden sonra aslında sıvı olan ve gözyaşına benzeyen damlalar halinde akan reçinelerin bir kısmı ağaçta birikir ve bir süre sonra güneşin de etkisi ile giderek katı bir form alır.
Kurumuş reçineler toplanır ve ardından temizlenir. Reçinenin rengi damla sakızının kalitesini gösterir; reçine ne derece şeffaf ve beyaz renkli olursa o derece kaliteli olduğu anlamına gelir.. Sarıya yakın renkteki sert ve saydam damla sakızı ise ağızda hoş bir tat bırakır ve güzel kokar.
Yunanistan’ın Ege Denizi’nde bulunan Sakız Adası, geçmişte uzun yıllar boyunca Cenevizlilerin kontrolünde paha biçilemez bir kazanç elde ettikleri bir ticaret merkezidir. Kanuni Sultan Süleyman’ın Sakız Adası’nı fethetmesinden sonra Osmanlıların hâkimiyetine geçer. Bu tarihten sonra Cenevizlilerin bir aile üzerinden yaptığı ve tekeline aldığı damla sakızı ticareti değişir ve Osmanlı her yıl sonbahar ayında adadaki sakız üreticilerinden yaklaşık 26 ton damla sakızı vergisi almaya başlar.
Türk mutfağında uzun zamandan beri yer alan damla sakızı, 15. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar saray mutfağında baharat olarak kullanılır. Özellikle pilav, şerbet, macun, etli yemekler ve tatlılarda kullanılan bu şifalı ve leziz sakızın yiyeceklerde tercih edilmesinin ana nedeni de eşsiz aroması ve kıvam arttırıcı özelliğinden dolayıdır. Ekşi yemeklerde sıkça kullanılan damla sakızını yalancı tarhana, patlıcanlı pilav, nar ekşili kalye, sakız yahnisi, bayram ekmeği, mahlepli çörek, sütlü bulgur gibi yemeklerde de görürüz. Damla sakızı reçeli ve şerbetinin Ege Bölgesi’nde hâlâ tüketildiği, yeni lezzetler elde etmek için Türk kahvesine de damla sakızı eklendiği bilinmektedir.
Damla sakızı, tıp ve ilaç sektöründe önemli bir yere sahiptir. Hipokrat, sakız ağacından elde edilen reçinenin kadın hastalıkları üzerinde etkili bir ilaç olduğunu belirtirken, İbn Sînâ damla sakızının sindirim sistemini düzenleyici olarak kullanılabileceği, mide ve karaciğerin düzenli bir şekilde çalışmasını sağladığı ve beyin gelişiminde de etkisi olduğunu belirtmiştir. Antik Mısır’da soğuk algınlığı tedavisinde kullanılan damla sakızını Yunanlılar diş ve ağız sağlığını korumak için tüketmiştir.
Ülkemizin ormanlaşması ve mevcut ormanlarının korunması için çalışmalar gerçekleştiren TEMA Vakfı, Çeşme’deki sakız ağaçlarının korunması ve yenilerinin dikilmesi için 2008 ve 2011 yılları arasında İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü tarafından bağışlanan 149 hektarlık alana üç bin adet sakız ağacı dikerek bu değerli reçinenin tekrar popülerleşmesi ve hayat bulması için çalışmalar yapmıştır. Sıcağı seven, kurak hava koşullarına dayanıklı olan ancak denizden gelen nemli rüzgâra da ihtiyacı olan sakız ağacı, soğuğa karşı savunmasız olduğu için en çok bu bölgede yetişmektedir.
2,489 okunma