TÜRKİYE’NİN ORDİNARYÜS PROFESÖRLERİ
Ordinaryüs, Türk üniversitelerinde 1933’te yürürlüğe giren, 1960’da da kaldırılan akademik bir unvandır. Ordinaryüs derecesi, akademide en az beş yıl profesörlük yapmış, bilimsel çalışmaları ile kendini ispatlamış ve öğretim üyeleri arasından seçilen kürsünün yönetiminde görevlendirilen akademisyenlere verilmektedir. 1960’tan önce ordinaryüs unvanını kazanan kişiler, bu unvanı taşıma hakkına erişmiş oldukları için unvan kaldırıldıktan sonra da kullanmaya devam etmişlerdir. 1960’tan sonra kimseye bu unvan verilmemiştir. Akademide artık karşımıza çıkmasa da halk dilinde de zaman zaman kullanımı görülmektedir ve günlük dilde “herhangi bir meslek ya da sanat dalında ileri derece uzman, üstat” anlamında kullanılmaktadır. Ülkemizin yetiştirdiği çok önemli ordinaryüs profesörler bulunmaktadır ve her biri alanlarında önemli çalışmalara imza atarak uluslararası arenada da takdir toplamıştır. Profesörlerin hocası anlamına da gelen bu unvanı ülkemizde alan son akademisyen Reşat Kaynar olmuştur. Yazımızda ülkemizin altı ordinaryüs profesörünü ve bilime katkılarını okuyabilirsiniz.
Sadece ülkemizin değil tüm dünyanın saydığı ve sevdiği seçkin bir bilim insanı olan Halil İbrahim İnalcık, bir asırlık ömrüne sayısız başarı sığdırmış, ülkemizin dünyaya kazandırdığı en önemli bilim insanlarından biridir. Ülkemizde modern tarih biliminin kurucusu olan Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu’nun 624 sene süren yönetimi boyunca tuttuğu arşiv kayıtlarını titizlikle inceleyip deşifre ederek koskoca bir imparatorluğun geçmişine ışık tutmuş ve bu ışık dünya tarihinin yazılmasındaki çalışmaların önemli bir parçası olmuştur. Tarih profesörü olarak çalışmalarını dünyanın en önemli üniversitelerinde sürdüren, ülkemize olduğu kadar tüm dünyaya büyük bir ilim mirası bırakan Halil İnalcık, bir asır süren yaşamına sığdırdığı başarıları ile dünyayı değiştiren başarılara imza atmıştır. 2016’da hayata veda eden İnalcık’ın ordinaryüs derecesinin yanı sıra tarihçilerin şeyhi anlamına gelen “Şeyh’ül Müverrihin” olarak tüm dünyada anılmaktadır.
1910 doğumlu, Türk matematikçi ve bilim insanı Cahit Arf, cebir konularında çalışmaları ile dünyaca ün kazanmış bir akademisyendir. “Arf değişmezi, Arf halkaları, Arf sabiti” gibi literatüre kendi ismiyle geçen, önemli bilimsel çalışmaları bulunan Arf’ın portresi 10 Türk lirasının üzerine de basılmıştır. TUBİTAK Bilim Kolu Başkanlığı yapan ve bu kurumun kurulmasında önemli çalışmaları bulunan; yurt içi ve yurt dışındaki birçok akademik ve bilimsel kurumdan ödül alan Arf’in, İstanbul Teknik Üniversitesi, ODTÜ ve Karadeniz Teknik Üniversitesinden “Onur Doktorası” bulunmaktadır. “Matematik esas olarak sabır olayıdır. Ezberleyerek değil, keşfederek anlamak gerekir.” açıklamasıyla mesleğine ve bilime olan tutkusunu beyan eden Arf, Kaliforniya Üniversitesinde konuk öğretim üyesi olarak görevlendirilmiş, Kanada ve Amerika’daki saygın üniversitelerden kürsü teklif edilmiş ancak kendisi ülkesine hizmet etmek amacıyla akademik çalışmalarını Türkiye’de sürdürme kararı almıştır. Cahit Arf, 1997’de hayata veda etmiştir.
1884 doğumlu Mazhar Osman Usman, ülkemizin ilk modern ruh sağlığı hastanesini kuran, ruh ve sinir hastalıkları hekimidir. 1904’te “Askeri Tıbbiye” okulunu yüzbaşı derecesi ile bitiren ve doktor unvanını alan Usman, Almanya’da modern psikiyatrinin en önemli isimlerinden olan; Alzheimer, Ziehen ve Kraepelin gibi saygın akademisyenlerle çalışmıştır. Gülhane ve Haseki Hastanelerinin Ruh ve Sinir Hastalıkları biriminde çalışan Usman, Bakırköy’de terk edilmiş olan Reşadiye Kışlasının bulunduğu araziyi devletten talep etmiş; Mustafa Kemal Atatürk’ün onayı ile 1927’de Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesini kurmuştur. Uzun süre bu kurumda başhekimlik görevinde bulunan Usman, 1941’de görevinden emekli olmuş ve vefat ettiği 1951 yılına kadar akademide öğretim üyesi olarak genç hekimlerin yetiştirilmesine önemli katkılar sağlamıştır.
1899 doğumlu İhsan Şükrü Aksel, o dönem Darülfünun Üniversitesi olarak anılan İstanbul Tıp Fakültesinden mezun olmuştur. Münih ve Hamburg’da, Prof. Kraepelin, Prof. Spielmeyer, Prof. Weygand ve Prof. Jakob gibi önemli isimlerle çalışan Aksel, 1925’te Türkiye’ye dönerek o dönem Emraz-ı Akliye ve Asabiye Hastanesi olarak anılan Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine şef doktor olarak atanmış ve bu hastanenin nöropatoloji laboratuvarını kurmuştur. 1951’de ordinaryüs unvanını alan Aksel, ilerleyen yıllarda İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı görevini üstlenmiştir. Sağlık alanında yaptığı çalışmalarla ülkemiz adına önemli kazanımlar sağlayan Aksel, Çapa Üniversitesinin psikiyatri kliniğinin kurulmasına da öncülük etmiştir. 1958’de Çocuk Psikiyatri Enstitüsünü kuran ve saygın bir bilim insanı olan Aksel, 1987’de hayata veda etmiştir.
1949 doğumlu Ahmet Nihat Berker, kuramsal fizik profesörüdür. Robert Kolejinden mezun olduktan sonra ABD’deki Massachusetts Teknoloji Enstitüsüne kabul edilen Berker, buradan hem fizik hem kimya bölümünden mezun olmuştur. 1977’de Illinois Üniversitesinden doktora unvanı alan Berker, ilerleyen yıllarda gösterdiği üstün başarı neticesinde Massachusetts Teknoloji Enstitüsünden fizik profesörlüğü unvanını almıştır. 90’lı yıllarda Türkiye’ye dönen Berker, çalışmalarına İstanbul Teknik Üniversitesinde devam etmiş, bu kurumun dekanı olmuştur. 2004’te Massachusetts Teknoloji Enstitüsünden ordinaryüs profesör unvanı alan Berker, Almanya’nın en prestijli bilim ödüllerinden biri olan Humboldt Ödülü’nün de sahibi olmuştur. Ahmet Nihat Berker’in bilime katkıları devam etmektedir.
1957’de dünyaya gelen İvet Bahar, Ahmet Nihat Berker gibi ordinaryüs unvanını yurt dışından alan önemli bir biyologdur. Boğaziçi Üniversitesinde lisans ve yüksek lisans eğitimini tamamlayan Bahar, İstanbul Teknik Üniversitesinde doktorasını tamamlamış, ardından da UNESCO bursu ile Pittsburgh Üniversitesinde akademik çalışmalarına devam etmiştir. Halen Pittsburgh Üniversitesinde ordinaryüs profesör olarak görevine devam eden İvet Bahar, 2020’de ABD Ulusal Bilimler Akademisine seçilmiş ve bu unvanı elde eden ilk Türk bilim insanı olmuştur.
47,699 okunma