6 MADDE İLE TELGRAFIN TARİHİ
Günümüzde dünyanın bir ucundan diğer ucuna iletişim kurabilmek kolay… Dilediğimiz an iletişim kurmak istediğimiz herhangi biriyle akıllı telefonlarımızın bir tuşuna basmamız yeterli. Dilersek görüntülü dilersek sesli ya da yazılı şekillerde birbirimizle iletişim kurabiliyoruz hem de tüm bunları saniyeler içinde gerçekleştirerek. Telekomünikasyon aletleri ilk olarak evlerimize sabit telefonlarla girdi, ardından bu sabit telefonlar kablosuz hâle geldi derken çağımızı köklü bir şekilde değiştiren cep telefonları ve internet… Peki atalarımız eskiden birbirinden haber alabilmek için hangi teknolojileri kullanıyordu? Uzak mesafeleri yakınlaştıran ilk telekomünikasyon cihazı olan telgrafın icadını yazımızda okuyabilirsiniz.
18. yüzyıla kadar mesafeler arası iletişim ilkel diyebileceğimiz yöntemlerle gerçekleşiyordu. Ayna, posta güvercini, ateş yakma ve sonrasında posta gibi yöntemler kullanılırken, bir cihazın başına geçerek iletişim kurulmaya bu tarihten sonra başlandı. Fransız bilim insanı Claude Chappe, 1792’de tepelerin üzerine kurulmuş kulelerde iletişim sistemi kurarak bir ağ oluşturdu ve 49 değişik konuma ayarlanabilen iki uzun kola sahip bir makine geliştirdi. Her konum bir harfe ve rakama karşılık geliyordu. Bu sistem Fransa’da kısa zamanda popülerleşti ve 19. yüzyılda yaklaşık olarak 4838 km’ye ulaştı.
19. yüzyıl için, farklı ülkelerden farklı bilim insanlarının mesafeler arası iletişimi sağlayacak cihazları icat etme yüzyılı diyebiliriz. 1830’da Amerikalı Joseph Henry, elektrik akımını teller vasıtasıyla ileterek uzak bir noktadaki zili çalmayı başarır. Bu zil bir elektromıknatısa bağlıdır ve ilerleyen yıllarda Samuel Morse’un icadının altın anahtarı olur. Yine bu tarihlerde İngiliz mucitler Sir Charles Wheatstone ve William Fothergill Cooke basit bir haberleşme düzeneği üzerine çalışmalar yürütür. Aslında bir tıp doktoru olan Cooke, Hindistan Madras’ta telgraf sistemine benzer bir cihazla gerçekleşen bir haberleşmeye tanık olur ve tüm tıp çalışmalarını sonlandırarak bu çok etkilendiği haberleşme sistemi üzerine çalışmalarına yoğunlaşır.
1837’de Londra’ya dönen Cooke, 3 iğneli bir telgraf sistemi geliştirir ancak sistemsel sorunlardan dolayı araştırmalarına yoğun bir şekilde devam eder. Michael Faraday ile görüşerek konu hakkında tavsiye ister ancak Faraday onu Sir Charles Wheatstone’a yönlendirir. Çeşitli aletlerin özellikle de müzik aletlerinin mucidi olan Wheatstone ile Cooke iş birliğinden ilk pratik telgraf sistemi ortaya çıkar. Ancak bu iş birliği Cooke’un bu icattan ünlü olma ve çok para kazanma sevdası sebebiyle çok da ilerleyemez. Yatırımları için gerekli bütçeleri bulamamaları ve fikirsel ayrılıklardan dolayı uzun vadede Morse’un telgrafı tüm dünyaya hâkim olur. Aslında bir ressam olan Samuel F. B. Morse için elektriği kullanarak uzak mesafelere bilgi aktarabilen sistemin mucidi ve patent sahibi diyebiliriz. Bir yolculuk sırasında tanıştığı kişinin Joseph Henry’nin icadı olan elektromıknatıstan bahsetmesi üzerine, yıllardır Alfred Lewis Vail ile beraber üzerinde çalıştıkları elektrikli telgraf sistemi için eksik parçayı bulan Morse, arkadaşı ile beraber bu sistemin gelişmesini ve ticarileşmesini sağlamıştır.
1835 yılında Samuel Morse ilk elektromıknatıslı telgrafın tasarımını gerçekleştirir. Telgrafta bulunan elektromıknatısa bağlı kalem, kâğıt bir şerit üzerinde mıknatıstan aldığı sinyal ile zig zag çizgiler çizer ancak Morse bu sistemi başarılı bulmaz. Morse alfabesi olarak bildiğimiz alfabenin doğuşu da bu başarısızlık üzerine ortaya çıkar. Morse ve Vail bu şeritlerden bir kodlama sistemi oluşturur ve kısa bir sürede tüm dünyada kullanılır duruma gelir. İlk telgraf hattı ise 1843’te Washington ile Baltimore arasına çekilir.
Telgrafın çalışma prensibi; bir elektrik kaynağından elde edilen akımın kesikli bir biçimde bir kablo yardımı ile uzak bir noktaya iletilmesi ile gerçekleşir. Bu iletililer ‘vurular” şeklindedir ve iletil yani vuru, gönderen kişinin bir elektrik anahtarını açıp kapatmasıyla oluşur. Göndericiden alıcıya gönderilen elektrik akımı, alıcının telgrafında bulunan elektromıknatısa bağlı kalemi çekerek hareket etmesini sağlar. Bir kâğıt üzerinde uzun ve de kısa çizgilerden oluşturarak izler bırakan telgraf sisteminde çizgiler kodlanmış bir hâldedir ve her çizgi alfabede bir harfi temsil etmektedir. İşte bu kodlanmış alfabe mors alfabesidir.
1895’te Rusya’da radyonun icat edilmesiyle birlikte haberleşme teknolojilerinde yeni bir dönem başlar. Elektromıknatıslı telgraf, yerini radyo dalgaları ile çalışan kablosuz telgraflara bırakır. Bu sayede alıcı ve gönderici arasında kablo bulunmasına gerek olmaz. Yani telgraflarla kablosuz iletişim de radyo dalgaları sayesinde başlamıştır. Bu dönemden itibaren açık denizlerde bulunan gemilerle karalar arasında haberleşmenin yolu sağlanmış, kıtalar arasındaki mesafeler önemsiz ve bugün bildiğimiz son teknolojilerin de öncüsü olmuştur.
7,382 okunma