BEYOĞLU: ÜLKE GİBİ BİR İLÇE
Dünyanın en büyük metropollerinden İstanbul’un en gözde ilçelerinden Beyoğlu… Güneyi ve batısı Haliç, doğusu Beşiktaş ve İstanbul Boğazı, kuzeyi Şişli ve Kâğıthane. Yaklaşık 225 bin nüfusa sahip olup da her gün 1 milyon kişinin ziyaret ettiği en turistik yerlerden biri. “Beyoğlu’nda gezersin gözlerini süzersin” şarkısını çok sevsek de biliyoruz ki bu semt gözlerinizi bile kırpmadan bakmak isteyeceğiniz güzelliklerle dolu. Bir sayfaya sığdırması imkânsız ama akıllarda iz bırakacak bir özet sunmak mümkün.
Adını Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlundan alan ve Boğaz’ı en güzel yerden seyreden Cihangir; sanat galerilerinin, tasarım butiklerinin ve kafelerin kuşattığı Tomtom Mahallesi; arkadaşlarla toplanmanın Beyoğlu’ndaki en güzel adresi Asmalı Mescit; antikacı dükkanlarıyla Firuzağa; Haliç Kongre Merkezi’yle dünyaya açılan Sütlüce Mahallesi ve diğerleri… Anlayacağınız İstanbul’un göbeğindeki Beyoğlu tam 45 mahalleden oluşan kocaman bir ilçe.
Peki Beyoğlu denince sizin aklınıza gelen ilk yer neresi? Galiba cevabı hepimiz biliyoruz… Onlarca kere gitmiş olsanız da her seferinde yeni şeyler keşfedebileceğiniz sokakları, hikâyeleriyle ünlü yüzyıllık apartmanları, tarihten izler taşıyan pasajları, cadde boyunca bir aşağı bir yukarı hareket eden nostaljik tramvayı ile İstiklal Caddesi tabii ki… İlla ki bir yerlerden duymuşsunuzdur, İstiklal Caddesi ve Pera civarı çok önceleri insanların şapkaları, kravatları, topuklu ayakkabıları, yani en şık kıyafetleriyle gittiği bir yermiş.
İstiklal Caddesi’nin bittiği noktadan aldığı yolcularını 90 saniyede Karaköy’e ya da Karaköy’den İstiklal’e taşıyan dünyanın en eski ikinci metrosu Tünel de Beyoğlu’nda bulunuyor. İstanbul’da yaşayan Fransız mühendis Eugene Henri Gavand’ın Sultan Abdülaziz’e sunduğu ve ilk defa 1874’te faaliyete geçen asansörlü demiryolu projesinin zamanla modernleşmiş hali olan Tünel, günümüzde şehrin en turistik taşıma araçlarından biri.
Sadece ilçenin değil şehrin simgesi olmuş eserler barındırır Beyoğlu. Yanına kadar gitmeseniz bile her deniz yolculuğunda selamlaştığınız Galata Kulesi örneğin. İlk olarak Bizans İmparatoru Anastasius tarafından 507 yılında yapılıp 1348’te Cenevizliler tarafından yeniden inşa edilen yapı tarihte fener kulesi, yangın kulesi, zindan gibi amaçlarla kullanılmış. Şimdiyse dileyen herkese kapılarını açan ve tepesine kadar çıkanlara muhteşem Boğaz seyri yaşatan tarihi bir eser.
Mehmet Akif Ersoy’un son dönemlerini yaşadığı Mısır Apartmanı… Zamanında 24 dükkânı 12 dairesi ile nezih bir hizmet veren Çiçek Pasajı… Polisiye edebiyatın ünlü ismi Agatha Christie’nin Doğu Ekspresi’nde Cinayet romanını 411 numaralı odasında yazmaya başladığı söylenen Pera Palas… İsveç Sarayı, Hollanda Sarayı, Fransız Sarayı olarak da adlandırılan konsolosluk binaları… Bunlar da Galata Kulesi kadar simgesel olmasa da tarihi önemi olan ve mimari açıdan gösterişli yapılardan sadece birkaçı.
Beyoğlu’nun ünlü olmayan bir yanı yok desek yeridir, yokuşları da buna dâhil. Kazancı Yokuşu, Kumbaracı Yokuşu, Akarca Yokuşu, Kadirler Yokuşu, Alçakdam Yokuşu ve diğerleri… Bazı yokuşlar da kolay inip çıkmayı sağlayacak merdivenleriyle ünlü ve bunların başında Kamondo Merdivenleri geliyor. 1850’lerde hayırsever Abraham Saloman Kamondo anısına yapılan merdivenleri bugün Beyoğlu hatırası bir fotoğraf çektirmek isteyenler özellikle tercih ediyor.
Bu semt aynı zamanda yüzyıllardır içinde yaşattığı ibadethanelerle dünyanın en kozmopolit yerlerinden biri. Giulio Mongeri tarafından 1900’lerin başında yapılan ve kırmızı duvarlarıyla dikkat çeken Aziz Antuan Katolik Kilisesi, Sultan Abdülmecit’in izniyle İngilizler tarafından yaptırılan Kırım Kilisesi, tarihsel arşiviyle müze niteliği de olan yemyeşil bahçe içindeki Galata Mevlevihanesi ve 1596 yılında ibadete açılan İstiklal Caddesi üzerindeki Hüseyin Ağa Camii bir çırpıda sayabileceklerimiz.
1,174 okunma