10 YABANCI RESSAMIN GÖZÜNDEN ESKİ İSTANBUL
Asya ile Avrupa Kıtalarının üzerinde kurulu; Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu’na ev sahipliği yapan İstanbul; adaları, yapıları, doğal güzellikleriyle asırlardır önemli bir ticaret ve kültür kenti olmuştur. Tüm bu güzelliklere sahip şehrin sanatçılar üzerinde bıraktığı etkiye birçok sanat eserinde rastlamak mümkündür. Yazımızda 1700’lü yılların sonundan itibaren ülkemizi ziyaret eden 10 yabancı ressamın fırçasından yansıyan eski İstanbul manzaralarını inceleyebilirsiniz.
Ortaköy’deki Büyük Mecidiye Camii’nin de yer aldığı “Gün Batımında Ortaköy’den İstanbul” tablosu 1856 tarihlidir. 19. yüzyılda yaşayan Rus ressam Ivan Ayvazovski, 1874’te Sultan Abdülaziz’in davetlisi olarak İstanbul’a gelir. İstanbul manzaralarını romantik tarzda incelikle resmeden Ayvazovski, 45 sene içinde sekiz kez İstanbul’u ziyaret eder ve Sultan için yaptığı resimlerden biri çok beğenildiği için “Osmaniye Nişanı” ile ödüllendirilir. Gün batımı manzarasında iskeledeki gemiler ve günlük rutinlerinde resmedilen insanlar dönemin İstanbul’unu gördüğümüz nadir belgelerdendir.
Manzara resimleriyle ünlenen Venedikli ressam Ippolito Caffi, güneşi ve ışığı kullanma tekniği ile dikkat çekmektedir. 1840’lı yıllarda Yunanistan, Orta Doğu ve Anadolu’yu kapsayan gezisi sırasında İstanbul’a gelen Caffi’ni iki yıl burada kalır. İstanbul’da ürettiği yağlı boya tabloları bugün dünyanın en önemli sanat galerilerinde sergilenmektedir. Yaşadığı çağın tanınmış sanatçılarından biri olan Caffi’nin “Haliç’te Gün Doğumu” tablosunda ışığı kullanma ustalığı net bir şekilde yansımaktadır.
17. yüzyılda yaşayan Fransız ressam Jean Baptiste Vanmour, 1699’da yeni göreve başlayan Fransa Konsolosu ile İstanbul’a gelir. Konsolos ülkesine dönse de Vanmour yaşamının sonuna kadar İstanbul’da kalır. Osmanlı dönemindeki gündelik yaşamı resmettiği gibi saray yaşantısından kesitleri de resmeden Vanmour, sarayın içinde tuvale resim yapan ilk ressamlardandır. 1730’da gerçekleşen Patrona Halil İsyanı’nı tuvaline taşıyan Vanmour, 18. yüzyıl Osmanlı tarihinin en ilginç belgelerinden kabul edilen eseri de üretmiş olur. Patrona Halil’i arkadaşlarıyla betimlediği bu resim ile Vanmour’un eserlerinin önemli bir kısmı Amsterdam’daki devlet müzesi olan Rijks Müzesinde, bazı tabloları da İstanbul’daki İtalyan Konsolosluğunda sergilenmektedir.
18. yüzyılda yaşayan İtalyan ressam Antoine de Favray, 1762’de Türkiye’yi ve Türkleri konu alan resimler yapmak için İstanbul’a gelir. Portreler ve kabul törenleri gibi gündelik yaşam resimlerinin yanı sıra eski ismi Pera olan Beyoğlu sırtlarından çizdiği İstanbul manzaraları ile ünlenir. Favray’nin en bilinen eserleri arasında yer alan “İstanbul Panaroması”, bir süre yaşadığı Rus Sarayı’ndan gördüğü manzaradır. Ön planda görülen bahçeler Rus Sarayı’na aittir. Topkapı Sarayı ve bugün var olmayan “Kavak Sarayı”nın arka planında kalan karlı tepe ise Uludağ’dır.
19. yüzyılda yaşayan İstanbul aşığı Maltalı ressam Amedeo Preziosi, 1840’ların başında ziyarete geldiği İstanbul’dan ayrılamaz ve Beyoğlu’nda yaşamaya başlar. Evinin bir kısmını resim stüdyosu olarak kullanan sanatçı, İstanbul’u konu alan birçok resim yapar. Eserlerinin bir kısmı İngiliz Sarayı’nın koleksiyonunda, bir bölümü de British Müzesinde yer almaktadır. En ünlü eserlerinden olan “Sultan Abdülmecid’in Beylerbeyi Camii’ne Gelişi” Sultan’ın cuma günü saltanat kayığı ile yaptığı selamlık törenini konu edinir.
19. yüzyılın en özgün manzara ressamlarından olan Fransız gezgin Félix Ziem, 1856’da ziyarete geldiği İstanbul’dan çok etkilenir ve birkaç ay Beyoğlu’nda yaşar. İstanbul ve kent yaşamını yansıtan pek çok eser üreten sanatçı, “İstanbul Manzarası” tablosunda görkemli camileriyle ünlü İstanbul siluetinin önünde, limandaki yelkenlileri ve bir kayıkta kürek çeken kayıkçıları betimler.
1883’te İstanbul’a gelen ve Şişli’de yaşayan İtalyan ressam Salvatore Valeri, o dönemki güzel sanatlar akademisi olan Sanayi-i Nefise Mektebinin ilk resim öğretmenlerindendir. 30 yıldan fazla bu okulda görev alan ve birçok önemli Türk ressama hocalık yapan Valeri, II. Abdülhamit’in oğullarına da özel ders vermiştir. Eserlerinde sıklıkla insan figürlerini ve gündelik hayatı resmeden sanatçının nadide eserleri arasında yer alan “Fenerbahçe Sahili’nden Prens Adaları Manzarası”, İstanbul’un Anadolu Yakası’nı resmeder.
İngiliz ressam Thomas Allom, 19. yüzyılda, II. Mahmut döneminde Osmanlı Devleti’ni ziyaret eder, birçok kenti dolaşır, resmeder ve bir süre İstanbul’da yaşar. Allom’ın tüm eserlerinde canlı renkler ve ustalıkla çizilmiş figürlerdeki detaylar ön plana çıkar. “Haliç’in Girişinden İstanbul” tablosunda da Tarihi Yarımada’nın manzarası, yapıların heybeti ve Haliç’in yoğun deniz trafiği detaylı bir şekilde resmedilir.
Saray ressamı olarak ünlenen İtalyan ressam Fausto Zonaro, 1891’de İstanbul’a geldikten sonra dünya çapında üne kavuştuğu eserlere imza atmıştır. Tarih, gündelik hayat tasvirleri, törenler, gelenek ve görenekler, manzara ve portrelerin yanı sıra devlet merasimlerini de tuvaline aktaran Zonaro, Sultan II. Abdülhamid’in “Ertuğrul Süvari Alayı’nın Galata Köprüsü’nden Geçişi” adlı tablosunu çok beğenmesi üzerine “Mecidiye Nişanı” ile ödüllendirilmiştir. Sultan’ın portrelerini yapan sayılı ressamlar arasında yer alan Zonaro’nun 1908’de tamamladığı “İstanbul’un Fethi” tablosu, Beşiktaş’taki Saray Koleksiyonları Müzesinde sergilenmektedir.
Fransız ressam Jean Baptiste Hilaire, figürlü manzaralar ve portrelerinin yanı sıra gündelik yaşamın tüm detaylarını ustalıkla eserlerine yansıtmayı başarmış bir isimdir. 18. yüzyılda Ege şehirlerini ve İstanbul’u ziyaret eden Hilaire, bu gezilerinde birçok yağlı boya tablo ve gravür eserler üretmiştir. “Yeni Cami ve İstanbul Limanı” tablosu, Haliç’te Fransa Büyükelçisi Kont Choiseul-Gouffier’nin topladığı antik eserlerin Fransa’ya gönderilmek üzere gemiye yüklenmesini konu almaktadır.
2,207 okunma